Bratislava sokaklarında Safiye ile yürürken, yeni bir ülkeye taşınmanın beraberinde getirdiği korkuları düşünmeden edemiyorum. Bilinmezlik, bürokrasi, finansal riskler—bu düşünceler neredeyse herkesin aklından geçer, adım atmadan önce. Ama bu korkular haklı mı? Yoksa sadece internette okunan fazla korku hikayesinin sonucu mu? Hadi onları tek tek inceleyelim, taze pişmiş tatlıların kokusunun ağırda olduğu Konditorei Kormuth’ta espresomuzu yudumlarken.

Safiye ve ben şüphesiz ki yemek tutkunu insanlarız. İyi bir yemeği veya yeni bir şey deneme fırsatını hiçbir zaman kaçırmayız, ister tarihi bir kafe olsun ister küçük bir sokak lezzetleri tezgahı. Her seyahatimiz hem turistik gezi hem de ziyafet karışımıdır ve dürüst olmak gerekirse, dönüşte kalkıp gittiğimizden beri hiç aynı kiloda dönmeyiz. Artık neredeyse gelenek haline geldi—her seyahatte iki veya üç kilo daha fazla, ama heyecan verici olan her lokma! Devam edelim, zaman geçiriyoruz ve Slovakya’ya taşınmayı düşündüğümüzü akılda tutarak.

Ya dolandırılırsam?

İnsanların en büyük korkularından biri, özellikle vize işlemleri veya oturma izniyle ilgiliyken, dolandırılmaktır. Gerçekten de, bu irrasyonel olmayan bir korku değil. Çevrimiçi sayısız hikaye var; insanlar, para aldıkları anda ortadan kaybolan ‘danışmanlar’a binlerce euro ödüyorlar.

Safiye dilim medovník’inden yukarı bakar ve başını sallar. “Forumda bahsedilen o adamı hatırlıyor musun? 5.000 €’yu ödedikten sonra, başvurusunun hiç bile yapılmadığını sonradan öğrendi,” diyor. Ben de onaylarım. Bir başka kişi, tamamen mobilyalı bir daire kiralıyor diye kandırılmış ve varınca boş bir alanla karşılaşmış.

Bu durumları önlemenin en iyi yolu? Her şeyi iki kez kontrol edin. Şirketlerin geçerliliğini doğrulayın, çeşitli kaynaklardan yorumlar okuyun ve bir teklif çok iyi görünüyorsa, muhtemelen öyle değildir.

Ya bürokrasiyi kaldıramazsam?

Kağıt işleri bir kabus. Hangi ülkeye taşınırsanız taşın, her zaman belgelere ihtiyaç duyulacak, damgalar toplanacak ve devlet dairelerinde uzun kuyruklar olacak.

UFO Restaurant’ta, Tuna Nehri’ne nazır otururken, Safiye bir şeyi hatırlayıp güler: “Almanya’ya taşınıyorum sanıyordum, 1940’lar Sovyetler Birliği’ne değil,” diyordu, basit bir çalışma izniyle üç ay boyunca mücadele ettikten sonra. İtalya’da başka bir göçmen ise, başka bir izin başvurusu yapmak için bile izne ihtiyacı olduğunu espriyle anlatmıştı.

Bürokrasiden sağ çıkmanın anahtarı? Sabır ve ısrar. İşler zaman alacak, ve belki de kağıtları defalarca tekrar doldurmanız gerekebilir. Ama kurallara uyduğunuz ve son teslim tarihlerini takip ettiğiniz sürece, aşılmaz bir şey yok. Slovak şarabı kadehimize vururken, kendi saçmalıkla dolu evrak sıkıntılarımızı da aştığımızı bilerek kadehleri tokuşturuyoruz.

Ya param tüklenirse?

Finansal endişeler, yurt dışına taşınırken büyük stres kaynağıdır. Ya iş bulamazsan? Ya tasarrufların beklenmedik şekilde hızla tükenirse?

Slovak Pub’da, bol peynirli bryndzové halušky’lerimizi yerken, altı ay yeterli tasarrufla İspanya’ya taşınıp iş bulmayı uman bir adamın hikayesini okudum. İki yıl sonra hâlâ işsizdi ve yine de evine dönmek zorunda kalmıştı. Tayland’da başka bir göçmen ise yaşam maliyetini küçümsemiş ve aylardan beri hostel yataklarında kalmıştı.

Buradaki ders? Her zaman bir yedek plan hazırlayın. Maliyetinizi gerçekçi hesaplayın, düşündüğünüzden daha fazla tasarruf edin ve taşınmadan önce kendinizi nasıl idare edeceğinizi planlayın.

Ya uyum sağlayamazsam?

Kültürel farklar zorlayıcı olabilir. Dil engeli, tanıdık olmayan toplumsal normlar ve hatta insanların selamlaşma biçimleri bile sizi dışlanmış hissettirebilir.

Urban House’da kahvemizi içerken, şehir merkezinde sıcak ve samimi bir mekanda, Japonya’da yaşayan bir Amerikalı’nın altı ay boyunca tamamen izole hissettiği ve dil bilmediği için zorlandığı bir paylaşımını hatırlıyorum. Fransa’da başka bir göçmen ise, ilk başta arkadaş canlısı görünseler de, kimseyi sosyal çevresine davet etmemişlerdi.

En iyi uyum sağlama yolu? Açık fikirli olmak ve aktif olmak. Dili öğrenin, kültürü anlamaya çalışın, ve kendinizi ortaya koymaktan çekinmeyin. Safiye bana yine hatırlattı; bir zamanlar yerel bir pazarda yemek siparişi vermekte zorlanmıştık, ama birkaç hafta sonra satıcılarla şakalaşmaya başlamıştık ve kendimizi evimizde gibi hissetmişiz.

Ya kararımdan pişman olursam?

Yurt dışına taşınmak büyük bir yaşam değişimi ve şüphesiz kuşku duymak doğaldır. Her şeyi geride bırakıp, bunun yanlış olduğunu fark edersen ne olur?

Modrá Hviezda‘da, mum ışığında taş şöminenin sıcaklığında geç bir akşam yemeği yerken, Safiye’ye Güney Amerika’da yaşayan bir göçmen hakkında anlatıyorum; ilk yılında her şeyden nefret etmiş, eve özlem duymuş, dil sorunları yaşamış ve her gün kararını sorgulamış. Ama ikinci yılında her şey yerine oturmuş ve şimdi en iyi karar verdiğini söylüyor.

Uyum sağlamak zaman alır. Her gün mükemmel olmayabilir, ama bu yanlış karar verdiğin anlamına gelmez. Kendine alışmak için zaman tanı ve gerçekten işler yolunda gitmiyorsa, her zaman geri dönebilir veya yeni bir yere yönelebilirsin.


Günün sonunda, yurtdışına taşınmak kolay değil. Riskler, belirsizlikler ve pek çok zorluk var. Ama her korku hikayesinin arkasında bir başarı hikayesi de vardır—yeni bir ev, yeni bir kariyer ya da yeni bir yaşam tarzı bulan birisi.

O yüzden, hareket etmeyi düşünüyorsanız, korkuların sizi engellemesine izin vermeyin. Araştırmanızı yapın, kendinizi hazırlayın ve cesur olun. Kim bilir? Belki de hayatınızın en iyi kararı olacak.


Bu arada eşimin bir YouTube kanalı var. Bir bakmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. Ama paylaşmalıyım ki, bizimle sürekli kameranın önünde yaşamıyoruz; bazen o çekim yapıyor, bazen de sadece seyahatimize odaklanıyoruz. Yurtdışına taşınmayı konuştuğumuz günü bulamazsınız çünkü sadece zaman geçirmek ve taşınma hakkında düşünmek istiyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close Search Window